Büfenin önündeki raflardan aldığı ve kaçak bakışlarla sayfalarını kontrol ettiği gazetenin parasını uzatırken büfeciyle
göz göze geldi genç adam. Günün yorgunluğuyla ağır aksak hareket eden büfeci, gecenin bu saatinde gazete alan adamı tepeden tırnağa
süzdü, yüzünü ekşitti. Saat 12’yi geçmişti ve bu saatte gazete alan olmazdı.
Dedektiflere has şüpheci bir tavırla, düne ait gazeteyi neden aldığını sordu adama. Artık
eskimişti gazeteler ve birkaç saat sonra iade edilecekti. Güven vermeye
çalışan bir tavırla ve hafifçe de gülümseyerek "iş ilanlarına bakacağım" dedi adam.
Daha önce düşünülmemesine rağmen iş görebilecek bir yalandı bu. Parasını
ödedikten sonra gazeteyi çantasına sıkıştırdı. Hiç gazete almamış gibiydi şimdi.
Bulunduğu sokaktan evine gidene kadar, elinden geldiğince sessiz adımlarla yürüyerek
dikkat çekmemeye çalıştı. Birkaç yerde gördüğü polislere yakalanmamak için
yolunu değiştirdi, fark edilmeyeceği karanlık kaldırımları tercih etti. Evine vardığında saat 1’i geçmişti.
Bir telaşla çantasından çıkardığı gazetenin sayfalarını sabırsız hamlelerle çevirdi. Bulmaca sayfasının yerini
ezberlemişti. Diğer sayfaları kenara atıp, bulmaca sayfasını özenle salonun
ortasındaki masaya serdi. Ortasında ünlü isimlerin fotoğraflarının bulunduğu
tam sayfa çengel bulmacayı çözmeye koyuldu.
* *
*
Hava aydınlanmadan kapıdaki
gümbürtüyle uyandı. Kapıdakilerin, koçbaşıyla sur kapılarını yıkmaya çalışan
düşman ordusu olduklarına yemin edebilirdi. Yatağın üzerinde kıpırdamadan,
sessizce bekleyerek evde olmadığı izlenimi vermeye çalıştı önce bir süre.
-
Aç
kapıyı, Polis! Evde olduğunu biliyoruz. Efendi gibi açmazsan kapıyı da kırarız,
kafanı da kırarız.
Korktu. Bu korkuya rağmen, dışarıdan
gelen çağrının netliği kapıyı açıp açmamak konusundaki tereddütünü sonlandırdı.
Yavaşça açtı.
-
Niye
vaktinde açmıyorsun?
-
Ben
bir şey yapmadım.
-
Ne
yaptığını sormadık sana.
-
Bir
şey yapmadım diyorum, gerçekten...
-
Yürü
hadi! Merkezde anlatırsın.
-
Pijamalarla
mı geleceğim?
-
Kes şaklabanlığı.
Üstünü giy hemen!
O giyinirken, polisler evi
yoklayıp salonun ortasında bulmaca sayfası açık unutulan gazeteyi buldular.
Gazeteyi de aldıklarını görünce korkusu katlandı adamın.
* *
*
Emniyetteki sorgusu uzun
sürmedi. Hemen çıkarıldığı mahkemede Hakim sormaya başladı:
- Yaptığının
suç olduğunu bilmiyor musun? Daha önce de kaç kez yakalanmışsın. Sicilin sabıkalarla dolu.
-
Ben
bir şey yapmadım.
-
Bırak
bana martaval okumayı. Hakkında şikayetler var.
-
Nasıl
şikayet?
-
Ne
yaptığını sen bilmiyor musun?
-
Ben
bir şey yapma…
- Hala
yalan söylüyorsun. Dün okul kantininde bulduğun gazetenin çengel bulmacasındaki
ünlü fotoğraflarına sakal, bıyık çizmişsin.
-
Ben
yapmadım. Hem başkasının gazetesine nasıl çizeyim?
-
Çocuk
çay kuyruğundayken seni masasında görenler var.
-
Ben
dün hep dersteydim, kantine hiç gitmedim.
-
Mahalledeki
kahvehanede yaptığın ne olacak?
-
Ben
bir şey yapmadım Hakim Bey.
- Yalan
konuşma, fena yaparım. Ahmet Efendi spor sayfasını okurken, gazetesindeki bulmacanın
ünlü fotoğraflarını da sen çizmişsin. Yan masada okey oynayanlar görmüş. O
değil; fotoğraftaki ünlüyü başka birine benzetmişsin bir de. Zavallı adam
çözdüğü bulmacayı hediye çekilişine göndermiş. Yazdığı ünlü ismi yanlış olunca,
senin yüzünden kaybetmiş.
-
Ben
çizmedim.
- Oğlum
bak; efendi gibi itiraf et de beni daha çok sinirlendirme. Gazeteyi aldığın
büfeci senin pek sağlam ayakkabıya benzemediğini söyledi. Gece gece gazete
alıyormuşsun. Polis de evinde ünlü fotoğrafları karalanmış bulmacalar bulmuş.
Erkek, kadın ayırmadan kafana göre saç, sakal, bıyık, küpe çizmişsin hepsine.
- Annem, "eve gelirken ekmek al" demişti. Bakkal da
aldığım ekmeği gazeteye sarmıştı. Ekmeği masaya koyduğumu hatırlıyorum. Gazete de öyle
kalmıştır masada. Bakkal ekmeği sarmadan önce başkası çözmüştür bulmacayı.
- Sadece
bunlar değil ki… Annenin, dolaptaki cam eşyaların altına serdiği gazetelerde de
aynı bulmacalardan varmış, saksıların altındakilerde de... Hepsinin ünlü
fotoğraflarına sakal, bıyık çizilmiş. Kriminal laboratuvarda deliller
incelendi. Çizimlerin sana ait olduğu kesinleşti. Suçun tespit edildi. Pişmanım
dersen cezan biraz düşer.
-
…
(Sessizlik)
-
Bir
daha yapacak mısın?
-
… (Sessizlik)
-
Kime
diyorum oğlum? Cevap vermezsen yakacağım çıranı.
-
Pişmanım,
bir daha yapmayacağım.
-
Ne
zamandır bulmaca çözüyorsun?
-
Bulmaca
çözmem ben. En son lisedeyken çözerdim, sonra bıraktım.
-
Neden
bıraktın?
-
Başkalarının
ürettiği suni sorunları çözmemin kimseye bir faydası olmadığını fark ettim.
Çözmem gereken gerçek problemler var zaten.
-
Bırak
bu beylik laflarını. Bulmacaların hiçbiri çözülmemiş. Neden insan gibi çözmeyip
sadece bulmacalardaki ünlü fotoğraflarına sakal, bıyık çiziyorsun? Anarşist
misin sen?
- Dedim
ya; bulmaca çözmeyi sevmem ben. Çizmeyi, boyamayı severim. Ayrıca o ünlü dediklerinizin
çoğunu da tanımıyorum.
-
Yaptığının
suç olduğunu bilmiyor musun?
-
Biliyorum,
pişmanım.
-
Bak
burası hukuk devleti. Anayasa var, kanunlar var, adalet var... Kimsenin yaptığı
yanına kâr kalmaz. Unutma bunu.
-
… (Sessizlik)
- Yaz
kızım; Gereği düşünüldü: Eldeki deliller incelendi. Şahitler dinlendi. Zanlının,
Anayasanın 73. maddesindeki “Gazetelerdeki bulmacalar amacı dışında
kullanılamaz” yasağının ihlali; aynı zamanda, Bulmaca Kanununun 11.
maddesindeki “Gazetelerin bulmaca sayfalarındaki ünlü fotoğraflarına, saç,
sakal, bıyık vs. çizilemez” kuralının ihlali nedeniyle 18 ay hapse mahkum
edilmesine; tutuklu bulunduğu süredeki iyi hali göz önünde bulundurularak -ve aynı suçları bir
daha işlemeyeceği kanaati oluştuğundan- cezasının 12 aya düşürülmesine; ayrıca suça
teşvikinin engellenmesi ve rehabilite olması amacıyla da, 3 yıl boyunca gazete
okumasının yasaklanmasına karar verildi.
* * *
Adliye
koridorlarında, Jandarmalar eşliğinde yürürken bitkin görünüyordu. İnsana acziyetini hissettiren yüksek tavanlı ve görkemli binadan
çıkarken gözü kapıdaki güvenlik memurunun elindeki gazeteye ilişti. Saniye
geçmeden, kolundaki Jandarmanın sırtına indirdiği yumrukla kendine geldi.
Başını eğdi ve yürümeye devam etti.